Lösemi nedir ?

Lösemi nedir ?

Lösemi ya da diğer adıyla kan kanseri; kan üretiminden sorumlu olan kemik iliğinde gelişmeye başlayan anormal hücre yapılarının kana ve vücudun tüm dokularına yayılmasıyla oluşan semptomları (belirtileri) tanımlayan oldukça ciddi bir hastalıktır. Lösemi Yunanca bir kelimedir. “Leukos (Beyaz)” ve “Haima (Kan)” kelimelerinin birleşiminden oluşturulmuş bir isimdir.

Kemik iliğinde 3 kan hücresi üretilir:
  • Eritrosit (Kırmızı kan hücreleridir. Vücudun “besin-atık” ve “oksijen-karbondioksit” alışverişini sağlar. Bu alışverişleri tüm vücut dokuları üzerinde yapar.)
  • Lökosit (Beyaz kan hücreleridir. Vücudun savunma mekanizmasının en önemli elemanlarıdır. Enfeksiyonlarla savaşır.)
  • Trombosit (“Kan pulcukları” ya da “platelet” isimleriyle anılır. Bu kan pulcukları, kan basıncına karşı damarlarda bariyer görevi görür. Yaralanma durumlarında bu pulcuklar yaranın olduğu yere doğru hücum eder ve orada kanı pıhtılaştırarak yaranın durmasına yardımcı olur.
Kemik iliğinde üretilen bu kan hücrelerinden lösemide en çok etkinliği olan ise lökositler, yani beyaz kan hücreleridir. Lökositler 3 ana gruba ayrılır.
  • Nötrofiller
  • Monositler
  • Lenfositler
Nötrofiller ve monositler vücuda dışarıdan dahil olan mikroorganizmalar ile savaşma görevini üstlenirken; lenfositler ise vücuda bağışıklık sağlamada etkin role sahiptir. Kemik iliğinde lenfosit üretiminden sorumlu olan hücrelerde herhangi bir mutasyon ya da kötü huylu bir değişim meydana geldiğinde lösemi hastalığı oluşur. Bu lösemi çeşidilenfositik” ya da “lenfoblastik” olarak adlandırılır.
Myeloid ise löseminin diğer bir çeşididir. Eritrositleri(kırmızı kan hücrelerini), bazı lökosit (beyaz kan hücresi) türlerini ve trombositleri (kan pulcuklarını) üreten kemik iliği hücrelerinin genetiğinde bir değişim olduğunda myeloid lösemi gelişir. Lösemi çeşitleri iki ana grupta incelenir.
  • Akut Lösemi
  • Kronik Lösemi

Akut lösemi nedir ?

Lenfoblastik ve myeloid lösemilerin akut formları da mevcuttur. Akut türler çok hızlı bir şekilde ilerler ve ciddi semptomların (belirti ve bulguların) gelişmesine sebep olurlar. Myeloid löseminin kronik çeşidi de vardır:
  • Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) ve Akut Myeloid Lösemi (AML): Olgunlaşmamış kemik iliği hücrelerinden kaynaklanan lösemi türleri Bu hücrelerde değişim olduğunda normal işlevlerini yerine getiremez. Dolayısı ile anormal ve iş görmez kan hücrelerinin meydana gelmesine sebep olur. Ayrıca bu lösemili hücreler normal kan hücrelerinin oluşumunu da engeller ve o kan hücrelerinin yerine geçer. Kontrolsüzce büyürler, normal hücrelerden daha uzun yaşarlar. Bu da hücre birikimine sebep olur. Bütün bu durumlar kişinin bağışıklık sisteminin gün geçtikçe zayıf düşeceği anlamına gelir.
  • Kronik Myeloid Lösemi: Olgunlaşmış kemik iliği hücrelerinden kaynaklanan lösemi çeşididir. Olgunlaşmış hücrelerde değişimler meydana gelse bile normal işlevlerine devam edebilirler. En azından işlevleri normale yakındır. Bu yüzden lösemi hastalığı oldukça yavaş ilerler. Anemi belirtileri ile kendisini gösterir.

Akut lösemi iyileşme oranı nedir?

AML lösemi yaşama şansı nedir, akut lösemi öldürür mü gibi sorular çok sık üstüne düşülen sorulardır. Çünkü akut formdaki lösemi oldukça tehlikelidir ve son hızla ilerler. Hasta ile doktor arasındaki uyum bu hastalığın tedavisinde önemli bir konudur. Bu hastalığın sağ kalım oranı 5 yıl üzerinden değerlendirilir. Klasik ya da modern pek çok lösemi tedavisi yöntemi uygulanır ve bu uygulamalar ışığında iki sağ kalım oranı açıklanır:
  • 65 yaş altı AML hastalarında 5 yıllık sağ kalım oranı: %34,9
  • 65 yaş üstü AML hastalarında 5 yıllık sağ kalım oranı: %4,1

Lösemi neden olur ?

Diğer kanser türlerinde de olduğu gibi, lösemi nedenleri de tam olarak bilinmemektedir. Bebeklik çağında geçirilen bir takım viral enfeksiyonların löseminin tetiklenmesinde etken olduğu düşünülmektedir. Bağışıklık sisteminin bir şekilde zaafa uğramasıyla da kan kanseri kendisine açık kapı bulabilir. Bilim adamları pek çok lösemi hastasının hikâyelerine göre lösemi sebepleri konusunda belirgin belli başlı veriler elde etmişlerdir. Elde edilen bir takım verilere göre lösemi sebepleri kategorisinde sayılabilecek bazı etkenler şunlardır:
  • Kimyasal maddelere çokça maruz kalma (Özellikle hücre sabitleyici özelliği olan “formaldehit” gibi kimyasal maddeleri koklama, o maddelerle temas etme)
  • Radyoaktif ışınlara (radyasyona) fazlasıyla maruz kalma (Bilgisayar, televizyon, saç kurutma makinesi, cep telefonu ya da röntgen cihazları bol radyasyon barındıran araçlardır.)
  • Bağışıklık zafiyeti oluşturan genetik hastalıkları taşımak (Down sendromu bu genetik hastalıkların başında gelir.)
  • Kemoterapi tedavisi görme ya da kemoterapi alan hastalar ile direk temasta olma (Bazı kemoterapi ilaçlarının kemik iliği hücrelerini tahrip ettiği bilinir.)
  • Ciddi enfeksiyonlar oluşturan virüslerle enfekte olma (Ağır enfeksiyonlar pek çok ciddi hastalıkta tetikleyici rol oynamaktadır.)
  • Bayat, mevsimsiz ya da koruyucu içeren ambalajlı gıdaları sık tüketme
  • Hava kirliliği olan yerlerde yaşama (Sanayinin geliştiği şu günlerde pek çok kişi kirli havaya maruz kalmaktadır. )
Bu etkenler her ne kadar lösemi nedenleri arasında sayılsa da yine de bağlayıcı değildir. Her kanser türünde ya da her ciddi hastalıkta bu etkenler rol alabilir. Çoğu lösemi hastasının hikâyesi dinlendiğinde ciddi bir etkenle karşı karşıya kalmamış olduğu görülür.

Lösemi genetik mi ?

Lösemi genetik bir hastalık değildir. Genetik hastalıklar doğuştan gelen ve nesilden nesle aktarılan hastalıklardır. Kişinin doğuştan gelen genetiğinde hiçbir sorunu yokken bile bir gün herhangi bir sebeple (güneş ışığı, röntgen ışınları vs.) kemik iliği sıvısındaki hücrelerde mutasyon gelişebilir ve o hücrenin genetik yapısı bozulabilir. Her kanser çeşidinde olduğu gibi lösemide de çevresel etkenli sonradan edinilen hatalı gen dizilimleri etkin rol oynamaktadır. Yani lösemi genetik bir hastalık değil, gensel bir hastalıktır.

Lösemi belirtileri

Lösemi kansızlığa sebep olduğu için aslında lösemi belirtileri aynı zamanda anemi (kansızlık) belirtileri olarak karşımıza çıkar. Kanın az olması dokulara besinlerin ve oksijenlerin yeterli taşınamamasına sebep olur. Bu yüzden lösemi başlangıcında şu belirtiler gözlenebilir:
  • Hareket ederken nefes darlığı yaşama
  • Yüzde solgunluk
  • Halsizlik, yorgunluk

Lösemide cilt belirtileri:

Lösemi ile birlikte bağışıklık sistemi de zarara uğradığından dolayı pek çok enfeksiyon gelişir ve bu enfeksiyonlarla baş etmek neredeyse imkansız hale gelir. Bu enfeksiyonlar:
  • Diş eti kanamaları
  • Burun kanamaları
  • Cilt altında gelişen kanamalar
  • Deride kırmızı döküntüler ve kaşıntılar (üzerine bastırdığında rengi solmaz, iğne başı büyüklüğündedir)
  • Morarmalar olarak kendini gösterir.

Akut Lösemi belirtileri:

Akut lösemi belirtileri kemik iliğinde lösemi gelişmeye başladığı andan itibaren çok kısa bir süre içerisinde görülür. Akut lösemi hızlı ilerleyen bir lösemi türü olduğundan bu belirtiler gözlendiği anda sağlık kuruluşuna müracaat etmek gerekir:
  • Anemi belirtileri (halsizlik, nefes darlığı, yorgunluk, solgunluk, iştahsızlık)
  • Gece terlemeleri
  • Geçmek bilmeyen enfeksiyonlar
  • Kemikte gelişen romatizmal ağrılar
  • Ciltte gelişen sorunlar (morarmalar, döküntüler, kanamalar)
  • Diş eti problemleri (Kabarmalar, kanamalar, iltihaplar)
  • Burun kanamaları
  • Karında, koltuk altlarında, boyun bölgesinde şişlik (Lenf bezlerinin şişmesinden kaynaklıdır.)

Çocuklarda Löseminin belirtileri:

Çocuklarda görülen kanserlerin yaklaşık %30’unu lösemi oluşturmaktadır. 2-10 yaş aralığında görülen çocuklarda lösemi belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
  • İnatçı enfeksiyonlar ve ateş
  • İştahsızlık ve kilo kaybı
  • Benizde solgunluk
  • Geçmeyen ve ilerleyen morluklar ve bezeler
  • Karında, koltuk altında şişkinlik
  • Eklemde ağrılar
6-8 aylık bebeklerde lösemi belirtileri belirgin değildir. Bağışıklık sisteminin geliştiği ilk 2 yıllık dönemde bazı viral enfeksiyonlar gelişir ve eğer genetik alt yapı varsa bu enfeksiyonlar lösemide tetikleyici faktör olabilir. D vitamini eksikliği de lösemide tetikleyici faktördür.
Yetişkinlerde löseminin belirtileri bütün bu bahsedilen belirtilerin bir kısmını ya da hepsini kapsayabilir. Belirtilerin nasıl yaşanacağı, hastalığın ne hızda ilerleyeceği tamamen hastanın bünyesine göre değişiklik gösterecektir.

Lösemide son evre belirtileri

Lösemide son evreye 4. evre lösemi denmektedir. Yani hastalığın fazlasıyla ilerlediği ve tamamen iyileşebilme şansının minimum seviyeye düştüğü evredir. Anormal kan hücreleri vücutta fazlasıyla çoğalmış olur. Normal hücreler ise vücudun fonksiyonlarına yetmez hale gelir. Vücut sistemi besinsiz ve oksijensiz kalmaya başlar. Vücudun bağışıklık sisteminin demirbaşlarından olan lökositlerin (beyaz kan hücrelerinin) anormalleşmesi ise bağışıklığı zayıflatır; vücudu enfeksiyonlara açık hale getirir.  Lösemide son evre belirtileri şunlardır:
  • İnatçı enfeksiyonlar ve ateş
  • Nefes almada zorlanma
  • Devamlı uyku hali
  • Geçmeyen halsizlik
  • Çok hızlı yorulma
  • Efor sarf ettiren hiçbir şeyi yapamama
  • Vücut renginde ciddi bir solgunluk
  • Burun kanamaları
  • Dişeti iltihapları ya da diş eti kanamaları
  • Kanlı idrar çıkarma
Lösemide 4. Evre bulguları ise şunlardır:
  • Kanda yüksek oranda “lenfosit” varlığı. (Lenfosit beyaz kan hücrelerini oluşturan elemanlardan birisidir. Bağışıklık yanıtında görev alır.)
  • Trombosit miktarının normal seviyenin altına düşmesi. (Trombositler kan pulcuklarıdır. Kanama durumlarında kan akışını durdurma özelliği vardır. Trombosit sayısı azaldığından vücutta çok fazla kanama gelişir.)
  • Lenf bezleri büyümesi (Koltuk altı ve boyun bölgesinde şişlikler ile kendisini belli eder. Löseminin en önemli belirtisi)
  • Dalak ve karaciğer büyümesi
  • İleri seviyede kansızlık

Lösemi teşhisi

Kan dokusu vücudun hayati sıvısı olduğundan, bu hücrelerde gelişen genetik bozukluklar çok ciddi komplikasyonlar doğurur. Bilindiği üzere kan hücreleri besin-atık, oksijen-karbondioksit alışverişinde önemli rol üstlenir. Kan hücrelerinde işlevsel bozukluk geliştiğinde bu durum genel sağlık durumunda kısa süre içerisinde yankı bulur.
Lenf bezlerinin şişmesi, dalakta ve karaciğerde büyüme, muayenelerde ilk gözlenen bulgulardır. Hastanın hikayesi baştan sona dinlenir ve bulgular değerlendirilir. Kesin sonuç veren tanı yöntemlerine de bu aşamadan sonra başlanır. Hayatın tehlikeye girmemesi açısından lösemide erken teşhis için acele etmek şarttır.

Lösemi kan tahlili ile belli olur mu ?

Evet. Kan tahlili, lösemi teşhisinde önemli bir role sahiptir. Lösemi kan değerlerini doğrudan etkiler. Kan sayımlarının sonuçlarındaki anormallikler löseminin ne tür bir lösemi olduğu konusunda bile ciddi ön bilgiler sunar. Kan sayımlarının yanında kanda biyokimya tahlilleri de yapılır.
Kanserli kan hücrelerinin işlevselliği ya yoktur ya da sınırlıdır. Bu anormal hücreler normal hücrelerin üretilmesini de bloke eder. Bu durumda kan sayımlarında (eritrosit, lökosit ve trombosit oranlarında) uçurum derecesinde anormallikler çıkar. Ayrıca bu kan örneği mikroskop altında da incelenir. Hücrelerdeki genetik anormallikler gözlenir ve kayıtlara geçirilir. Tanıyı kesinleştirmek ve varsa evresini belirlemek için kemik iliği dokusundan da örnek alınır (biyopsi) ve patolojiye gönderilir. Kemik iliği sıvısı kalça kemiğinden lokal anestezi sonrasında enjektör ile alınır. Bu sıvı cam üzerinde yayılarak incelenir ve patolojik (hastalığa sebep olan) bir durum olup olmadığı incelenir.
Akut lösemi teşhisi maalesef daha sık kayıtlara geçmektedir. (%95 oranında) Bilindiği üzere akut lösemi hızlı ilerleyen lösemi çeşididir. Bu yüzden bu hastalık ne kadar hızlı teşhis edilirse alınacak sonuç o kadar olumlu olacaktır. Kanda normal hücrelerin sayısı az, “blast” adı verilen kanserli hücrelerin sayısı fazla ise lösemi tanısı kesin bir şekilde konabilmektedir.
Lösemi tanısını koyabilmek bu incelemeler sonucunda mümkündür. Ancak asıl mevzu bu löseminin ne tür bir lösemi olduğunu belirlemektir ve işin en meşakkatli kısmı da budur. Löseminin türlerini belirlemek için “immun fenotipik” adı verilen yöntem geliştirilmiştir. Bu yöntemle birlikte hücrenin genetiği incelenebilir, moleküller ayıklanabilir ve farklı akut lösemi türleri ayrıştırılabilir.
Akut lösemi teşhisinin %85’i ALL de dediğimiz Akut Lenfoblastik Lösemi iken; %15’i ise AML yani Akut Myeloid Lösemidir. ALL örneğine daha çok rastlanıldığından bu konuda daha çok araştırma yapma şansı bulunmuş ve çok iyi ilaçlar üretilmiştir. Bu yüzden ALL tedavisinde daha iyi sonuçlar alınmaktadır.

Lösemi evreleri nelerdir ?

Lösemi evrelemeleri lösemi türlerine göre değişebilmektedir. Bilindiği gibi lösemi hastalığı, akut lösemi ve kronik lösemi olarak iki ana gruba ayrılır. Akut lösemi türleri (ALL ve AML) evrelenirken hücrenin tipi esas alınır. Hücrelerin mikroskop altında görüntüleri incelenir ve lösemi evresi bu görüntülere göre belirlenir. Buna FAB sınıflandırma sistemi denir. (FAB: Fransız-Amerikan-İngiliz sınıflandırma sistemi)
Lökositlerden; yani beyaz kan hücrelerinden olan “lenfositlerin” kanserleşmesi ile lenfositik lösemi meydana gelir. Akut formuna ALL, kronik formuna ise CLL denmektedir. Bu lösemi türü evrelenirken beyaz kan hücrelerinin (nötrofillerin, monositlerin ve lenfositlerin) sayısına bakılır. Myeloid lösemilerde ise (AML ve CML) kemik iliğindeki olgunlaşmamış beyaz kan hücrelerinin (myeloblastların) sayısına bakılır. Bunların sayısına göre 0 evresinden 4 evresine kadar derecelendirme yapılır. Ayrıca derecelendirmelere (evrelemelere)  şu kriterler de dâhil edilmektedir:
  • Karaciğer ve dalaktaki şişkinliğin boyutu
  • Hastanın yaşı
  • Kemikte gelişen hasarın boyutu
  • Kromozomların durumu (genetik anormalliklerin olup olmaması)
  • Trombosit sayısı (Lösemide trombosit sayısı normal referans aralığının çok altında olur.)
  • Mevcut başka kan hastalıklarının olup olmadığı; varsa ne boyutta olduğu
Kronik lenfositik lösemi (CLL) evrelemesinde “Rai Sınıflaması”  yöntemi kullanılır. 0 evresinden 4  evresine kadar bu sınıflandırma yapılmaktadır.
  • Rai Evre 0: Düşük riskli evredir. Kan sayımlarında lökositler (beyaz kan hücreleri/lenfositler) normalden fazla görünür. Buna lenfositoz denir.
  • Rai Evre 1: Orta risk grubudur. Bu evrede lenfler şişkin olur. Lenfositoz bu evrede de etkin haldedir.
  • Rai Evre 2: Bu evrede şişkin lenflerin ve lenfositozun yanı sıra dalak ve karaciğer şişmesi de görülür. Orta risk grubu olarak kabul edilmektedir.
  • Rai Evre 3: Bu evre yüksek riskli bir evredir. Pek çok kan hastalığı bulguları mevcuttur. Lenfositoz, lenflerde şişkinlik, anemi, eritrosit (kırmızı kan hücresi) düşüklüğü ilerlemiş vaziyettedir.
  • Rai Evre 4: En yüksek riskli evredir. Lenfositoz, trombositopeni (trombositlerin normal seviyenin altında olması) ve diğer tüm lösemi belirtileri hat safhadadır. Tedavilere yanıt oranı çok düşüktür.

Lösemi tedavisi

Lösemi tedavisi löseminin türüne, hastanın yaşına, genel sağlık durumuna ve hastalığın vücuttaki boyutuna göre belirlenir. Bu konuda tecrübeli olan ve hastalarını sıkı takibe alabilecek olan idealist doktorların tedavide daha başarılı sonuçlar elde ettiği bilinmektedir. Bu yüzden lösemi tedavisinde doktorun doğru seçilmesi şarttır.
Akut lösemi (AML ve ALL) hızlı ilerleyen türde olduğu için tedaviye hiç zaman kaybetmeden başlamak hayati önem taşır. Akut lösemi tedavisinde şu aşamalar mevcuttur:
  • Remisyon-İndüksiyon Tedavisi: Yaklaşık 8 hafta süren bir başlangıç tedavisidir. Oldukça çetin bir tedavi sürecidir. Bu yüzden tedavi hastaneye yatırılarak gerçekleştirilir. “Remisyon” kelimesi “tam iyileşme” anlamına gelir. Yani tedavi sonunda lösemi bulgularına rastlanılmaması ve sağlığın geri kazanılması amaçlanır.
  • Konsalidasyon (Pekiştirme) Tedavisi: Tam remisyon halinin uzun süre korunabilmesi için tedavi pekiştirilir. Kök hücre transplantasyonu (başkasından kemik iliği dokusu nakledilmesi) ya da kemoterapi uygulanması pekiştirme tedavilerinde uygulanabilir. Nasıl bir yol izleneceği hastanın durumuna göre belirlenir. Hastada löseminin tekrarlanma riski düşükse pekiştirme tedavisi sadece kemoterapi ile sürdürülür. Eğer hastadaki risk durumu orta ya da yüksek derecedeyse mümkünse kemik iliği nakli yapılır. Uygun donör (kök hücre bağışlayan kişi) bulmak her zaman zordur. Genellikle hastanın kardeşleri bu konuda yardımcı olur. Hem gönüllülük açısından hem de doku uyumu açısından kardeşler her zaman avantaj olmuştur.
Kronik Lösemi yavaş ilerleyen bir lösemi türüdür. Ancak özellikle Kronik Myeloid Lösemi tüm kan hücrelerini etkileyen bir lösemi çeşidi olduğundan dolayı tanı konulduğu andan itibaren tedavi planlanmalı ve bir an evvel tedaviye başlanmalıdır. Bu şekilde hastalığın kontrolü sağlanır.
Kronik Myeloid Lösemide kullanılan oldukça etkili bir ilaç türü geliştirilmiştir. “imatinib mesylate” etken maddeli bu lösemi ilaçları kendine özgü işlevleri ile bu lösemi türünde adeta devrim niteliğinde olmuştur. Hastalar günde tek doz alarak bu ilaçla uzun seneler hasta hissetmeden yaşayabilmekte, tam iyileşme durumuna (remisyona) erişebilmekte ve hastalığın kontrolü sağlanabilmektedir.
Kronik Lenfoblastik Lösemi teşhisi konmuş bazı hastalarda uzun süreler tedavi gerekmeyebilir. Acil tedaviye gerek duyulup duyulmayacağı löseminin risk durumuna, hastanın yaşına, paralelde gelişen diğer hastalıklara, hastanın lösemi ile alakalı belirtilerinin yoğunluğuna ve şiddetine göre değişiklik göstermektedir. İlik nakli uygulaması, kemoterapi veya antikor tedavileri hastanın ve hastalığın durumuna göre doktor tarafından belirlenir.

Lösemi tedavisi ne kadar sürer ?

Lösemi ya da kan kanseri tedavisi ne kadar sürer; bunun net bir cevabını vermek mümkün olmamaktadır. Her hastanın teşhis edildiği evre ve kanserin yayılım hızı birbirinden farklıdır. Teşhisin konulduğu yaş aralığı da bu süreye etki etmektedir. İlacın dozu, ne kadar süre alınacağı bu kriterlere göre belirlenir. Ancak tedavi süresini tahmin etmek, ortalama bir süre biçmek de imkansız değildir. Doktor takibi bu tahmini yürütmede önemlidir.
Lösemi tedavi süreci genellikle benzerdir. Daha önceden edinilen tecrübeler kayda geçer ve tedavinin ortalama ne kadar süreceği de bu kayıtlara göre belirlenir. Tedavinin ilk aşamasında kan kanseri hücrelerinin öldürülmesi hedeflenir. Kanser hücreleri radyoterapi (ışın tedavisi)ya da kemoterapi (ilaç tedavisi) yöntemleri ile öldürülür. Remisyon elde edildikten sonra; yani kanserli hücreler ve vücuttaki kanser ile ilgili bulgular tamamen ortadan kaldırıldıktan sonra ise pekiştirme tedavisi de denilen konsolidasyon tedavisi uygulanmaya başlanır. Bu tedavi ile hastalığın tekrarlamasının önüne geçilir. Bu süreçte tek tük kanser hücreleri tespit edilirse yeniden ufak bir tedavi sürecine girilebilir. Konsolidasyon tedavisi bir kontrol tedavisidir denilebilir. Hastalıktan gerçekten tamamen arınılıp arınılmadığı bu tedavi sürecinde tespit edilir. Tek bir kanser hücresi kalmayana kadar ve tekrarlamayacağından emin olunana kadar bu iki tedavi yöntemi dönüşümlü olarak uygulanır.
Ne kadar iyi uygulanırsa uygulansın bu iki tedavi sürecinden sonra bile vücutta kanserli hücre kalabilmektedir. Bu ihtimal göz önünde bulundurularak üçüncü aşamada bakım tedavisi uygulanır. Bakım tedavisinde de kemoterapi uygulanmaktadır. Bu tedavi ile fark edilememiş olan mevcut kanserli hücrenin büyümesi ve aktif hale gelmesi engellenir. Genellikle bu tedavi 3 ya da 5 yıl sürer. 5 yıldan sonra bile sonuç almayan lösemi tedavilerinde kemik iliği nakli yöntemi düşünülür.  Bunun yanında geliştirilmiş başka güncel tedavi yöntemleri mevcutsa ve kişinin durumu bu yönteme uygunsa o zaman o tedavi yöntemi de uygulanabilir. Genellikle kemik iliği nakli olumlu sonuç alınan bir lösemi tedavisi yöntemidir. Hasta ile dokusu denk olan sağlıklı bir bireyden hastaya kök hücrelerin nakil edilmesi ile bu tedavi gerçekleştirilmiş olur.

Lösemi tedavisi sırasında dikkat edilmesi gerekenler

Lösemi tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının kemik iliği dokusunu baskılama özelliği vardır. Kemik iliği baskılandığında kan üretimi de baskılanmış olur. Bu yüzden kemoterapi tedavisi sürerken bir yandan da eritrosit (kırmızı kan hücresi) ve trombosit (kan pulcuğu) takviyesi verilecektir.
Lökosit (beyaz kan hücresi) seviyesinin lösemi ile düşmesi de kişinin bağışıklığını zayıflatır. Bu yüzden bu dönemde hastanın yanına giren çıkan kişilerin dikkatli olması gerekmektedir. Ziyarete gelen kişilerin herhangi bir enfeksiyon taşıması (örneğin gribal enfeksiyon) lösemili hastanın hayatını tehlikeye sokabilir. Bu yüzden hasta kişilerin ziyarete hiç gelmemesi, diğerlerinin ise ziyareti kısa tutması daha makbuldür. Ziyaretlere izin verilip verilmeyeceğine doktoru karar verir. Hastane kuralları da bu bağlamda önemlidir. Enfeksiyon bulaşma riskini azaltmak açısından ziyaretler teker teker yapılmalıdır. Yine bağışıklık zayıflığından dolayı hastanenin dışında yapılan yiyecekler hastaya yedirilmemelidir.

Lösemi tedavisi kısırlığa sebep olur mu ?

Maalesef kemoterapi ilaçları kısırlık (infertilite) sebebi olabilir. Bu ilaçlar kanserli hücreye etki ettiği kadar normal hücrelere de etki etmektedir. Hücresel fonksiyonların bu denli etki altına girmesi sonucunda yumurta ya da sperm hücreleri işlevselliğini yitirebilir ve döllenme şansı fazlasıyla azalabilir. Bu yüzden tedavi sürecine girilmeden önce erkek hastalara spermlerini dondurtması ve sperm bankasında saklatması önerilir.
Kadın lösemi hastalarının da tedaviden sonra üreme şanslarının devam edebilmesi için yumurta dondurma işlemi yapılabilmektedir; ancak spermdeki kadar başarılı sonuçlar elde etmek pek mümkün olmamaktadır. Laboratuar ortamında kadın hastanın yumurtası ile erkeğin sperminin birleştirilmesi ile oluşturulan embriyonun dondurulması işleminden %90-95 oranında başarılı sonuç elde edilebilmektedir.

Lösemide ölüm belirtileri

Tedavilerin yanıtsız kaldığı, hastalığın gitgide ilerlediği ve tüm vücut sistemini ele geçirdiği “yaşam sonu evresinde” hastalar avutulmak değil; tam aksine gerçeklerle yüzleşmek ister. Bu onları çok daha iyi hissettirir.

Özellikle hasta yakınları “ölüm” konusunu konuşma konusunda çok çekinceli olurlar. Bu konunun konuşulmasını bir ümitsizlik göstergesi olarak görürler ve kabullenmek istemezler. Ailelerin bu gerçek üstü beklentileri ise hasta-doktor ve hasta yakınlarının arasındaki ilişkiyi zora sokar. Oysa bu ilişki hem tedavi sürecinde hem de yaşam sonu evresinde oldukça kıymetlidir.
Lösemide palyatif bakımın planlamasında, mevcut gerçeklerin hastaya ve hasta yakınlarına uygun bir dil ile anlatılmasında doktora çok büyük işler düşer. (Palyatif bakım, şikayetlerin en aza indirilmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması yönünde uygulanan bir bakımdır.) Doktor özellikle ölüm ile burun buruna gelinen böyle zamanlarda hastayı ve aile yakınlarını anlayarak, şefkati ve iletişimi ne kadar sağlam tutar ise, hasta için yaşam sonu evresi o kadar kaliteli yaşanacaktır.
Daha ayrıntılı bilgi için Lösemi web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Yazıyı Puanla

SağlıklıHayat.Net
User Rating: 4.8 ( 12 votes)

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Askerliğini yapan biri olarak samimice yazıyorum; Bedelli geliri, onkolojide yatan çocuklara ve lösemi hastalarına bağışlansın. Belki de o iyileşecek olan çocuklarımız dünyayı değiştirecek.

  2. 2 yaşındaki çocuğun kanser olması demek evin içine bomba düşmüş demektir. Avrupa’da gelişmiş ülkelerin modern çocuk hastaneleri kanser hastaları ile dolu. Geneli Hodgkin ve Lösemi. Konu hakkında bilgileri olmayanlar bu hastaneleri gördükten sonra klavyelerinin tuşlarına basmalıdır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu