Sjögren Sendromu Nedir ?
Sjögren Sendromu Nedir ?

Vücudun bağışıklık sistemindeki bozukluk sonucu meydana gelen Sjögren Sendromu (‘Şögrin’ diye okunur) en yaygın belirtileri gözlerde ve ağızlardaki kurulukla etkisini gösterir.
Hastalık çoğunlukla diğer bağışıklık sistemi rahatsızlıkları olan romatoid artrit ve lupusa eşlik eder. Sjogren Sendromu’na yakalanan hastaların mukus membran ve salgı bezleri hasar görür. Bunun neticesinde de hastanın gözlerinde ve ağzında kuruluk gözlemlenir. Gözyaşı sıvısı ve tükürük miktarı azalır.
Her ne kadar tüm yaş aralıklarında ortaya çıkma ihtimali bulunuyor olsa da, Sjögren Sendromu’na yakalanan hastaların büyük çoğunluğu 40 yaşın üzerindedir. Kişinin hayatını ve yaşam tarzını derinden etkileyen rahatsızlığın tedavisi uzun süreçlidir, kesin bir tedavisi olmadığı için de hastada beliren semptomların baskılanması amaçlanır.
Sjögren Sendromu Nasıl Olur ?

Sjögren Sendromu’na neyin sebep olduğu henüz bilimsel olarak ortaya çıkarılmış değil. Ancak bilim adamları arasında bu hastalığın genetik faktörler neticesinde belirdiğine dair güçlü bir inanış var. Halen daha Sjögren Sendromu’nun genetik arka planıyla ilgili aktif araştırmalar yürütülüyor. Hastalık bazen ailenin diğer fertlerinde de görülebildiği için böyle bir ihtimal değerlendirme aşamasında.
Ayrıca Sjögren Sendromu’nun ailede başka bağışıklık sistemi rahatsızlığına yakalanan kişilerde görüldüğü de ortaya çıkarılmış durumda. Mesela ailesinden başka kişilerde sistemik lupus, tiroid bezi hastalığı ve tip 1 diyabet rahatsızlığı olan hastalarda Sjögren Sendromu daha sık görülebiliyor.
Sjögren Sendromu görülen hastaların büyük çoğunluğu da kadınlardan oluşuyor. Hastalığın oluşma seyri ise şu şekilde gelişir:
Bağışıklık sisteminde oluşan hastalık sonucu vücut fazladan antikor üretmeye başlar, bu antikorlar da kana karışıp sağlıklı doku bezlerine saldırır. Bu bezlerde meydana gelen iltihaplanma sonucu işlevini yerine getiremeyen bezler, vücudun gerektiği kadar gözyaşı ve tükürük salgılayamamasına sebep olur. Bunun neticesinde de göz ve ağızda kuruluk gözlemlenir.
Hastalığın daha çok kadınlarda gözlemlenmesi, Sjögren Sendromu’nun hormon kaynaklı olabileceği ihtimallerini de güçlendiriyor. Ancak rahatsızlığın kadınlardaki östrojen hormonu neticesinde ortaya çıktığına dair net bir tanı henüz konulabilmiş değil.
Sjögren Sendromu Belirtileri Nelerdir ?

Her ne kadar bezleri etkiliyor olsa da Sjögren Sendromu’nun vücudun diğer organlarına hastalık bulaştırma ihtimali var. Gözyaşı bezi olarak da bilinen lakrimal bezler Sjögren’den etkilendiğinde gözlerde kuruluk gözlemlenir. Bu da hastanın gözünde kaşınma, gözyaşı miktarında düşüş, hassasiyet, göz enfeksiyonu ve çok daha ciddi bir rahatsızlık olan korneanın aşınmasına yol açabilir.
Göz kuruluğu blefarit olarak da bilinen göz kapağı enfeksiyonlarına sebep olabilir. Hele ki uzun vadede tedavi edilmezse hastaların görüş yeteneği ciddi manada kısıtlanır. Işığa karşı hassasiyet ve bulanıklığın akabinde korneanın rahatsızlanması sonucu körlük bile yaşanabilir.
Tükürük bezlerindeki iltihaplanmanın aşağıdaki yan etkilere yol açtığı da biliniyor:
- Ağızda kurulur
- Yutkunmada güçlük
- Dişlerde çürük oluşumu
- Diş hassasiyeti
- Diş eti rahatsızlıkları
- Ağız içinde yara oluşumu
- Ses kısıklığı veya sesin çatallaşması
- Tat alımında anormallik veya tat alma hissinin kaybolması
- Kuru öksürük
Ağız içinde salgılanan tükürük, dişlerin bakterilere karşı korunmasını sağlar. Bu sıvı azaldıkça bakterilere yol açılır ve dişlerin daha kolay çürümesi mümkün hale gelir. Haliyle ağız kuruluğu mutlaka önlem alınması gereken belirtiler arasında yer alır.
Cilt kuruluğu, güneşe çıkınca deride lekelerin oluşması, kas veya eklem ağrıları ve yorgunluk hissi de hastalarda gözlemlenebilir. Bunun dışında kuru dudaklar da çoğu zaman ağız kuruluğuna eşlik eder. Vücudun sıvı salgılayan bezlerini hedeflediği için Sjögren Sendromu kadınların vajina bölgesinde kuruluğa da sebep olabilir. Bu da cinsel ilişki esnasında ağrıya veya vajinal enfeksiyonların tetikleyicisi olabilir.
Hastalığın daha nadir görülen yan etkileri ise şöyle:
- Akciğer, karaciğer ve böbrek: İltihaplanma akciğerde pnömoni, bronşit ve diğer rahatsızlıklara sebep olabilir. Böbrek yetersizliğine yol açabilir ve karaciğerde hepatit veya krosis hastalıklarını tetikleyebilir.
- Lenf düğümleri: Sjögren Sendromu’na yakalanan hastaların çok küçük bir dilimi için lenf düğümlerinde kanser oluşması gözlenebilir.
- Sinirler: El ve ayaklarda uyuşukluk veya karıncalanma oluşabilir.
Sjögren Sendromu Nasıl Teşhis Edilir ?

Bu sendromu teşhis etmenin en kolay yolu, hastada ağız ve göz kuruluğunun aynı anda görülmesidir. Bunun için de doktorlar Schirmer gözyaşı testi kapsamında hastanın göz kapağının altına ince bir şerit şeklindeki test kağıtlarını yerleştirir. Akabinde gözde kuruluk olup olmadığı öğrenilir. Daha karmaşık testler ise uzman oftalmolojistler tarafından gerçekleştirilebilir.
Salgı bezlerinde oluşan iltihaplanma ise bu bezlerden alınan bir parçanın biyopsiye tabi tutulmasıyla ortaya çıkarılır. Bu süreçte hastaya lokal anestezi uygulanır ve alt dudaktan küçük bir kesi açılır. Akabinde alınan küçük bir salgı bezi parçasına biyopsi işlemi uygulanır.
Sjögren Sendromu’ndan muzdarip tüm hastalarda vücut fazladan antikor üretir. Bu antikorların teşhisi ise antinükleer antikor (ANA) testiyle sağlanır. Vücutta kan miktarının azalması (anemi) de hastalığın belirtileri arasında yer alır.
Sonuç olarak özetlemek gerekirse Sjögren Sendromu göz kuruluğu testi, kan testi ve dudaktan parça alınıp biyopsi yapılması olmak üzere 3 farklı yöntemle teşhis edilebilir.
Sjögren Sendromu Nasıl Tedavi Edilir ?

Bu rahatsızlığa yakalanan hastalarda uygulanan tedavi yönteminde, Sjögren Sendromu’nun yol açtığı belirtiler baskılanması amaçlanır. Çünkü Sjögren Sendromu’nun kesin bir tedavi yöntemi yoktur.
Örneğin sendromun belirtileri arasında yer alan göz kuruluğu, yapay gözyaşı ilaçlarıyla tedavi edilebilir. Bunun için hastalar gece yatmadan önce göz nemlendirici sıvı damlaları kullanır. Bu süreçte saç kurutma makinelerinden uzak durulması gerekir.
Hastanın uygulayacağı diyete keten tohumu yağını dahil etmesi, göz kuruluğuna da iyi gelebilir. Keza kan testinde D vitamini eksikliği çıkan hastaların vitamin desteği alması tavsiye edilir.
Ağız kuruluğu ise bol bol sıvı gıda tüketerek giderilebilir. Keza havayı nemlendirmek, iyi ve düzenli diş bakımıyla diş çürüklerinden kaçabilmek de mümkündür. Dilimlenmiş limonu emmek tükürük bezlerini harekete geçireceği için hastalara tavsiye edilir. Ağız kuruluğunu gidermek için hastaya pilokarpin içeren Salagen veya sevimelin içeren Evoxac gibi ilaçlar reçete edilebilir. Ancak bu ilaçlar çeşitli kalp rahatsızlıkları, astım veya glokom hastalıklarından muzdarip kişilerce kullanılmamalıdır.
Burun kanallarında kuruluk varsa deniz suyu içeren spreyle kullanılabilir. Cinsel ilişki esnasında vajinal kuruluk nedeniyle ağrı çeken kadın hastalar sıvı kayganlaştırıcıları tercih edebilir.
Sjögren Sendromu’nda görülen enfeksiyonlar da çeşitli antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Lenf düğümlerinde ortaya çıkan kanser ise hastalıktan bağımsız olarak doktorlar tarafından tedaviye tabi tutulur.
Sjögren Sendromu Risk Faktörleri Nelerdir ?

Hastalığın oluşmasına etki eden en büyük risk faktörlerinin başında, aile fertlerinden birinde daha otoimmün (bağışıklık sistemi) rahatsızlıklarının görülüyor olması gelir. Bu durum kesin olarak kişilerde Sjögren Sendromu’nun oluşacağı anlamına gelmez, ancak hastalığa yakalanma ihtimalini daha da arttırır.
Ayrıca aile büyüklerinden geçen çeşitli genler de Sjögren Sendromu’nun oluşmasında rol oynuyor olabilir. Tek tük de olsa Sjögren Sendromu’nun aile fertlerinin hiçbirinde bağışıklık sistemi rahatsızlığı olmayan hastalarda ortaya çıktığı da görülebiliyor.
Sjögren Sendromu İçin Hangi Bölüme Başvurulmalıdır ?
Kas ve iskelet sistemini ilgilendiren bir hastalık olduğu için Sjögren Sendromu’na yakalandığını düşünen hastalar, hastanelerin “Romatoloji” bölümlerine başvurabilirler.