Prostat kanseri ; prostat hücrelerinde gerçekleşen mutasyonların ya da genetik kod farklılaşmalarının sonucunda oluşan kontrolsüz hatalı hücre çoğalmasıdır. Prostat organı sadece erkeklerde olduğundan dolayı prostat kanseri erkeklere özgü bir kanser çeşididir.
Prostat; erkeklere özgü bir organdır. Bu organ mesane ile idrar yolu arasında yerleşmiştir. Yaklaşık 20 gram ağırlığında ve ceviz büyüklüğünde bir yapıdır. Meninin akışkanlığını sağlayan sıvı kısmının oluşturulmasına yardım eder. Bundan dolayı prostata “yardımcı seks organı” da denilmektedir. Ayrıca bu organ enfeksiyon oluşumlarını da engeller. Prostat; yaşın ilerlemesi ile büyüyen bir organdır. 25-30 yaşları arasından başlamak suretiyle giderek büyümeye devam eder. Prostat hastalığı bulguları genellikle 50 yaş civarında ortaya çıkmaya başlar. Normal süreç içerisinde prostattaki bu büyüme cinsiyet üzerindeki işlevselliğe etki etmez. Her yaşın kendine özgü işlevselliği vardır. Bu normal süreci devam ettirir. Yalnızca prostat hacimsel olarak büyüdüğünden dolayı idrar yapmada zorluk çıkarabilir.
Prostat Kanseri Neden Olur?
Prostat Kanseri Neden Olur
Diğer tüm kanser türlerinde olduğu gibi prostat kanseri de belli bir nedene bağlı değildir. Birçok risk faktörünün bir araya gelmesi prostat kanserinin yaşanma ihtimalini arttırır. Prostat kanserinin yaşanmasına sebep olan 2 önemli risk faktörü mevcuttur. Bunlardan birincisi 30 yaşını geçmiş olmaktır. Prostat kanserinde 30 yaşın üzeri yaşlanma olarak kabul edilir. İkinci ve en önemli faktör ise erkeklik hormonu da denilen testosterondur. Erkeklerin üreme organında bulunan testisler bu testosteron hormonunun salgılanmasını sağlar. (Testisler; penisin iki tarafında bulunan yapılardır. Salgıladığı testosteron hormonu ile erkeklik özelliklerinin gelişmesini, spermin üretilmesini sağlar. Herhangi bir sebeple testisleri alınmış olan erkeklerde prostat kanseri görülmez.
Genetik eğilim söz konusu olduğunda, çevresel faktörler sadece hızlandırıcı etki yapar. Sigara, alkol gibi kötü alışkanlıklar, kötü beslenme, uyku düzenine dikkat etmeme, çok fazla kişiyle korunmasız cinsel ilişkiye girme, stres altında olma gibi faktörler tetikleyici rol oynar. Ailesinde prostat kanseri olan erkekler 40 yaşından sonra, olmayan erkekler ise 50 yaşından sonra her yıl üroloji bölümüne başvurarak kanda PSA taraması yaptırmalıdır.
Prostat Kanseri Nasıl Teşhis Edilir?
Prostat Kanseri Nasıl Teşhis Edilir
Kanda PSA değerini ölçmek teşhiste ilk adımdır. PSA; “Prostat Spesifik Antijen” yani prostata özgü antijen anlamına gelir. Prostattan üretilen bir protein çeşididir. Yaşa bağlı olarak değişmekle birlikte PSA’nın normal değeri 0-4 arasındadır. Prostatın bütünlüğü herhangi bir sebeple bozulduğunda (enfeksiyon, iltihap ya da kanser) bu proteinler kana geçer ve kanda PSA seviyesi yüksek görünür. Bu yüksekliğin kansere bağlı olabileceğini düşünebilmek için Serbest PSA ve Total PSA oranlarını gösteren test uygulamaları da yapılmalıdır.
Serbest PSA ve Total PSA oranı %25’in üzerinde seyrediyorsa kanser şüphesinin olmadığı rahatlıkla söylenebilir. Ancak bu oran %20’nin altındaysa kanser şüphesi ve riski var demektir. Bu şüphe doğduğunda doktor rektal tuşe muayenesiyapar. Rektal tuşe muayenesi, doktorun parmakla makat bölgesine yaptığı bir muayenedir. Makat bölgesinde prostatın dış yüzeyi ve sertliği hissedilebilir. Bu bölgede bir düzensizlik ya da sertlik mevcutsa prostat kanseri şüphesi daha da artacaktır. Bu şüphenin netleştirilmesi amacıyla “transrektal ultrason” uygulaması yapılır. Yine makata ultrason probu yerleştirilerek prostat yüzeyi incelenebilir. Şüpheleri ve tanıyı netleştirecek en son ve en etkili yöntem prostat dokusundan biyopsi (parça) almaktır. Bu biyopsi, patoloji laboratuvarında patologlar tarafından incelenir ve değerlendirilir. Bu parçayı almak için transrektal biyopsi yapılır. Yani yine makattan girilerek prostata bir iğne yerleştirilir ve buradan doku örneği alınır.
Prostat Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Prostat Kanseri Belirtileri Nelerdir
Prostat kanserinin erken evrede belirti vermesi pek beklenen bir durum değildir. Genellikle kanser yayıldıktan sonra belirtileri başlar. Bu kritik durumdan dolayı doktorlar 40 yaşını geçen her erkeğin prostat kanseri olmuş olabileceğini düşünerek üroloji bölümünde her yıl PSA testi yaptırmasını önerir.
Prostat kanserinde prostat bezinin büyümesi ile alakalı şikâyetler mevcuttur. Tümör iyi huylu olduğunda da aynı süreç yaşanır. (İyi huylu tümör; kanserleşme yapma ihtimali çok düşük olan ve yayılım göstermeyen tümördür. Yayılmadığı için başka organlara zarar verme ihtimali söz konusu değildir. Ameliyatla bu tümörlü bölge alındığında, o bölgede tekrardan tümör gelişimi olmaz. Siğil, ben ya da kistler buna örnektir.)
Prostat kanserinin bazı tipik belirtileri şunlardır:
Zor idrar yapma
Geceleyin idrara çok çıkma
İdrar yaparken yanma olması ve tam yapamamışlık hissi
Cinsel ilişki ya da mastürbasyon sonrası boşalan meninin ağrılı ve kanlı gelmesi
Prostat kanseri belirtileri aynı zamanda prostat enfeksiyonu, idrar yolu enfeksiyonu ve iyi huylu prostat büyümesi belirtileridir. Yani bu tür durumlarda da aynı şikâyetler yaşanır ve PSA seviyesi yüksek çıkabilir. PSA seviyesinin kanda düşük çıkması da yanıltıcı olabilir. Bundan dolayı Serbest PSA ve Total PSA oranları da ölçülmelidir. Burada %20’den daha düşük bir değer çıkarsa diğer muayene aşamalarının da gerçekleştirilmesi gerekir.
Prostat Kanserinin Evreleri Nelerdir?
Prostat Kanserinin Evreleri Nelerdir
Prostat kanserinde evreleme “Gleason Skorlaması” tekniğiyle yapılır. Yani prostattan parça alınarak bu doku incelenir ve tümör hakkında bir yargıya varılır. (Biyopsi) Evreler 0’dan 10’a kadardır. 10. evreye D evresi de denilir.
Patoloji laboratuvarında bu tümörler yayılım hızına ve hücre cinsine göre değerlendirilir ve 0-10 arası bir derece belirlenir. Bu derece 7’nin altında seyrediyorsa iyi huylu bir kanser olarak değerlendirilir. 7’nin üzerinde seyreden skor ise kötü huylu olan; yani hızlı yayılan bir kanserin varlığını gösterir. Tümörün yayılım alanı ise ultrason görüntüsü ile tespit edilir. (Transrektal ultrason) Prostatın büyüklüğü ve hacmi de bu görüntüyle belirlenir.
Batın tomografisi (gövdedeki organların görüntüsünü almak için çekilen tomografi) de teşhiste önemlidir. Özellikle PSA seviyesi 10’un üzerindeyse ve diğer organlara sıçrama özelliğinde olan bir kanser dokusu söz konusuysa, prostat kanseri tedavisine başlamadan önce batın tomografisi kesinlikle çekilmelidir. Böylelikle prostattaki bu kanserleşmenin hangi alanlara yayıldığını incelemek ve tedavi sürecini ona göre belirlemek mümkün olur. Kemik dokusuna (özellikle bel kemiğine) ve lenf nodlarına yayılmış olan prostat kanserleri en ileri evrededir. (D evresi) Kemikteki yayılımın tespit edilmesi için “kemik sintigrafisi” uygulanır. Kemik sintigrafisi; kemik ajanlarının vücuda damar yolu ile enjekte edilip, kemiğin durumu hakkında görüntü alınması işlemidir. Bu kemik ajanları radyoaktiftir. Bu ajanların kemiklere tutunuş şekli; o kemiğin arttığı, azaldığı, kırıldığı, enfeksiyon ya da tümör oluşturduğu yönünde önemli bilgiler verir.
Batın tomografisive kemik sintigrafisinde görüntüler temiz çıkarsa doktor bunu erken evre olarak değerlendirir. Tedavi süreci bu sonuçlara ve hastanın bünyesine göre oluşturulur.
Prostat Kanseri Nasıl Tedavi Edilir?
Prostat Kanseri Nasıl Tedavi Edilir
Prostat kanserinde kişinin durumuna özel pek çok tedavi yöntemi uygulanmaktadır. Tedavi yöntemleri seçilirken şu faktörlere dikkat edilir:
Kişinin yaşı (70 yaşın üzerindekilere çok ciddi cerrahi müdahaleler yapılmamaktadır.)
Erkeklik gücü (Testosteron hormonunun durumu değerlendirilir.)
Tümörün çeşidi (Metastaz yapma özelliğinde olan bir tümör mü yoksa iyi huylu mu diye bakılır.)
Hastanın son durumu (Kanserin hangi aşamada tespit edildiği, ne kadar yayılmış olduğu ve bu durumun hasta bünyesinde ne kadar tahribat oluşturduğu değerlendirilir.)
Prostat kanserinde testosteron hormonu önemli rol oynar. Kötü huylu bir tümör mevcutsa, bu hormon salgılandıkça prostat kanserinin gelişimi devam edecektir. Bundan dolayı hastaya testosteronu engelleyecek ya da bloke edecek hormon tedavisi uygulanır ve erkeğin andropoza girmesi sağlanır. (Erkekliğin sonlandırılması durumu) İlk yöntem ilaç tedavisidir:
Böbrek üstü bezinin androjen üretmesini engelleyen ilaçlar
İlaç tedavisinin yeterli gelmeyeceği durumlarda ise ikinci hormon tedavisi yöntemi; cerrahi operasyon ile testislerin alınmasıdır. Bunları kabul etmeyen hastalara haftanın 5 günü radyoterapi uygulaması da yapılabilmektedir; ancak hayati tehlike sınırına dayanmış evrelerde bu risk göze alınmamalıdır.
Prostat kanserinde duruma göre 3 tip cerrahi yöntem daha uygulanır:
Radikal retropubik prostatektomi (Prostata komşu olan dokular ve lenf nodları bu cerrahi yöntemle alınır. Karın bölgesinden küçük bir kesi yapılarak çıkartılır.)
Radikal perineal prostatektomi (Bu cerrahi yöntemde prostatın tamamı çıkartılır.)
Sinir koruyucu yöntem ameliyatı da mevcuttur. Yani ereksiyonu sağlayan sinirler korunarak kanserli doku çıkarılır. Eğer bu sinirler de kanserden etkilenmişse bunu sağlayabilmek pek mümkün olmayacaktır.
Erken teşhis edilmiş prostat kanserinde HIFU (yüksek ultrason enerjisi) tekniği uygulanmaktadır. Yeni bir teknolojidir ve başarı şansı %90 civarındadır. Ses ötesi dalgaları ile kesi açmadan tedavi gerçekleştirilir. Sadece kanserli hücreye etki eden, çevre dokulara zarar vermeyen, fazla bir ağrıya sebep olmayan ve hızlı bir şekilde iyileşebilme imkanı sunan bir tedavi yöntemidir. Ancak D evresine kadar girmiş ve diğer organlara yayılmış olan prostat kanserinde bu yöntem etki etmeyecektir.
Prostat Kanseri İçin Hangi Bölüme Gidilmelidir?
Prostat Kanseri İçin Hangi Bölüme Gidilmelidir
Prostat kanseri erken belirti vermeyen kanser türleri arasında olduğundan 50 yaşını geçmiş olan her erkeğin herhangi bir şikâyet yaşamasa bile yılda bir kez Üroloji Bölümünebaşvurarak muayene yaptırmasında fayda vardır. Erkeklerin özellikle rektal tuşe (parmakla makattan muayene) konusunda korkuları vardır ve bu korkuları prostat kanserinin erken teşhis edilmesinin önüne geçer.
Ürologlar erkeklerin bu psikolojilerini bildiklerinden dolayı, sadece ciddi bir şüphe duydukları takdirde bu muayeneyi yaparlar. (PSA seviyesinin çok yüksek çıkması ve çok şiddetli belirtilerin gözlenmesi gibi) Ayrıca gelişmiş pek çok muayene yöntemi de mevcuttur. Bundan dolayı kişiler muayene konusunda çekinceli davranmamalı ve 50 yaşından sonra her yıl düzenli olarak kontrollere gitmelidir.