Gebelik Zehirlenmesi Nedir?
Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi) Nedir ?

Hamilelik; doğum yoluyla üreyen canlıların yaşadığı önemli bir dönemdir. Baba figürü de her zaman bu sürece dâhil olsa bile, hiçbir zaman ve hiçbir koşulda annenin yaşadığı stres ve zorlukları yaşamaz. Hamile kadınların bu süreçte yaşadığı problemlerden biri de preeklampsi, yani gebelik zehirlenmesidir. Pek duyulmayan bu durum, adından tahmin edilenin aksine, gerçek bir zehirlenme anlamı taşımamaktadır. Bu durum bilmeyen ya da tahmin yürüten kesim için farazi kaygı durumu oluşturur.
Preeklampsi hastalığı, halk dilinde gebelik zehirlenmesi ya da hamilelik zehirlenmesi olarak bilinir. Bu durum ağırlıklı olarak 20. haftadan sonra ortaya çıkmaktadır. Adında geçen ‘zehirlenme’ kelimesi yanıltıcıdır. Asıl komplikasyonları el, yüz ve ayaklarda ödeme bağlı şişme, idrar yoluyla normalüstü protein atımı ve yüksek tansiyondur. Preeklampsi hafif ve şiddetli olmak üzere ikiye ayrılır.
Hafif preeklampsi‘de tansiyon 140/90 mmHg civarında seyrederken idrarla birlikte protein atımı da 300 mg’dan az olmaktadır. Fakat şiddetli preeklampside ise tansiyon 160/110 mmHg’nin üzerinde seyretmekte ve protein atımı 2 gramdan fazla olmaktadır.
Preeklampsinin meydana gelmesinin asıl sebebi, rahim yatağında bulunan kıvrımlı özelliğe sahip arterlerin (yolların) daralma göstermesidir. Gebelik zehirlenmesi, bu daralma sonucu bebeğin yeterli beslenememesi durumunu tanımlar. İstatistiki olarak yaşanan her 100 gebelikten 6’sında hafif ve şiddetli preeklampsi görülmektedir.
Gebelik Zehirlenmesi Neden Olur ?

Gebelik zehirlenmesinin en temel nedeni; kapiller adı verilen kılcal damarlarda oluşan hasardır. Bu hasar sonucu anne ve bebek arasında kurulu olan besin transfer zinciri, görevini sağlıklı yapamaz hale gelir.
Uteroplasental (döl yatağı ve plesenta ile ilgili olan) bölge denilen yerde meydana gelen bu hasar, bebeğin hatta annenin can kaybına dahi yol açabilmektedir. Çünkü bu hasar bebeğe giden kan ve oksijen miktarını kısıtlar. Bu kısıtlama sonucu kanda bulunan trombosit sayısı ve kalitesi hasar görür. (Trombosit: pıhtılaşmayı sağlayan kan pulcukları) Dolayısıyla sonraki süreçte kanın pıhtılaşma özelliğinde kayıplar oluşur. Uteroplasental yatakta basınç artışı görülür ve plasenta (bebek kordonu) erken ayrılarak bebeğin yaşam süreci anne karnında son bulur.
Gebelik Zehirlenmesi Hangi Durumlarda Daha Sık Görülür ?

Gebelik zehirlenmesi şu durumlarda çok sık görülür:
- Annenin ilk gebeliği olması,
- Dördüncü ve sonrasında oluşan gebelikler,
- Anne adayında şeker hastalığı ya da gizli şeker olması,
- Anne adayının obez olması,
- Anne adayında kronik böbrek hastalığı ya da lupus (otoimmün/bağışıklık sistemi hastalığı) olması,
- Anne adayının 35 yaş üstü ya da çok erken gebelik yaşıyor olması,
- Hamilelikte ikiz-üçüz-beşiz bebek bekleniyor olması,
- Daha önceki hamilelikte hipertansiyon sorununun yaşanmış olması
- Hidrops fetalis (bebekte su toplanması) oluşumu
- Annede trombofilik (pıhtılaşma) bozukluklarının olması
Gebelik zehirlenmesi oranı, doğum yapan anne adaylarının %5’i ile %10’u arasındadır. Bu vakaların birçoğu hafif vakalar olduğu gibi ağır vakalar da bulunmaktadır. Şiddetli preeklampsi vakalarının görülme sıklığı ise %0,6 yani 1000’de 6’dır.
Gebelik Zehirlenmesi Belirtileri Nelerdir ?

Gebelik zehirlenmesinin gözle görülen ilk belirtisi vücudun ciddi ölçüde su toplamasıdır. Ödem dediğimiz bu su toplama olayıyla birlikte yüksek tansiyon ve idrarda normalin üstünde protein kaybı, gözlemlenen diğer belirtilerdir. Burada belirtilen şişlik, doğuma 8 hafta veya daha az süre kala oluşan vücut şişliği ile karıştırılmamalıdır. Bu belirtilerin yanında bazı belirtiler de gebelik zehirlenmesinin belirtileri içindedir. Bunlar; hızlı ve aşırı kilo alımı, halsizlik, unutkanlık, bulantı, kusma, karın ağrısı, ani görme bozuklukları, bebeğin karın içi kıpırdanışlarında azalma, az idrara çıkma ve de yüzde görülen ödem şişliği olarak sıralanabilmektedir. Bu semptomlardan bir kaçının birlikte görülmesi gebelik zehirlenmesi yaşanıyor olduğunu kesin bir şekilde göstermese de, geç kalınmadan bu ciddi ihtimal dikkate alınmalı ve doktor kontrolüne başvurulmalıdır.
Preeklampsi, yani gebelik zehirlenmesi durumu, beraberinde başka sorunları da getirmektedir. Bunların başında da düşük tansiyon (hipotansiyon) ve vücudun su toplaması (ödem) gelir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi; tuvalet ihtiyaç hissinde azalma, ödem oluşması, kandaki trombosit (pıhtılaşmayı sağlayan kan pulcukları) değerlerinde azalmalar olması, şiddetli mide sorunları, daha da başka sorunların tetiklenmesine sebep olabilir. Bunların başında sara nöbetleri (epilepsi) gelmektedir.
Gebelik Zehirlenmesi Nasıl Tedavi Edilir ?

Gebelik zehirlenmesi tedavilerinde şayet bu vaka hafif ölçekte ise anne ve çocuk gözetim altında tutulur. Kan değerleri takibe alınırken diğer yandan da tansiyon düşürücüler uygulanır. Bu sayede doğumun hasarsız ve başarılı geçmesi için çalışılır. Özellikle doğum için erken olan gebeliklerde anne ve bebek kontrol altında tutularak bebeğin doğuma hazır gelişim düzeyine gelmesi beklenir. Bu süreçte bebeğin akciğer gelişimini de hızlandırmak için bazı Steroid (hormon takviyesi) ilaçlar verilir. Şayet gebelik zehirlenmesi ağır bir seviyede idrar atımı çok fazla ve tansiyon kontrol edilebilenden yüksek ise annenin ve bebeğin hayatını kurtarma adına erken doğum kararı verilebilir.
Bazı preeklampsi vakalarında annenin diğer organlarının da fonksiyon kayıplarına uğraması, bebeğin acilen sezaryenle alınmasını gerektirmektedir. Acil doğum kararı verilen durumlarda bebeğin daha fazla gelişmesi beklenemez. Bu süreçte annenin preeklampsi nöbetlerine girmemesi için magnezyum takviyesi yapılabilir.
Fakat eğer hamilelik 37. hafta gibi sonlara yakın bir zaman dilimindeyse bebeğin daha fazla gelişmesi beklenmeden rahatlıkla doğuma alınabilir. Doğum bittikten sonra anneyi yoğun bakım ünitesine alırlar. Yani doğum sonrası da bakımlara devam edilebilmektedir. Gebelik zehirlenmesinde gerçekleşen ölümlerin hemen hemen tamamı ağır gebelik zehirlenmesi hastalığının var olduğu kişiler arasında meydana gelmektedir.
Gebelik Zehirlenmesinin Tekrar Yaşanmaması İçin Ne Yapılmalı ?

Daha önce böyle bir gebelikle karşılaşmış anne adaylarında bu rahatsızlığın tekrarlaması mümkündür. Bundan korunmak için ilk yapılması gereken annenin kilo vermesidir. İkiz gebelikler ister istemez bu oluşum riskini arttırmaktadır. Gebelikte meydana gelen kilo artışı ilk haftalarla sınırlı ise, bu bir sorun teşkil etmez. Kilo dengesi, düzenli uyku, düzenli, dengeli ve ölçülü beslenmeye dikkat etmek gibi durumlar, gebelik zehirlenmesi hastalığının tekrar oluşmaması için önem arz etmektedir.
Preeklampsi geçirip tekrar bebek düşünenler bu konuda çok daha dikkatli olmak durumundadırlar. Bu hamilelik öncesinde yaşanan gebelikte böyle bir hastalık atlatılmışsa, kan tahlili ve kan değer takibi muhakkak yapılmalı ve kati suretle doktor kontrolüne özen gösterilmelidir.
Doğum esnasındaki anne ölümlerinin büyük bir kısmını oluşturan preeklampsi; dengeli ve düzenli beslenme ve sıkı bir doktor takibi ile anne adaylarının korkulu rüyası olmaktan çıkacaktır. Amerika Birleşik Devletlerinde 10.000 kadının katılımıyla yapılan geniş çaplı bir araştırmada sanılanın aksine gebelik sürecinde alınan C ve E vitaminlerinin preeklampsi riskini azaltma konusunda bir faydasının olmadığı açığa çıkartılmıştır. Fakat çalışmayı yapan bilim adamları, çalışma sonuçlarının “vitamine gerek olmadığı” şeklinde yorumlanmaması gerektiğini söylemiş; gebe kadınların günlük almaları gereken vitaminleri yine aynı dozajda almaya devam etmelerini belirtmiştir.