Anoreksiya nedir ?
Anoreksiya nedir ?

Tıp dilindeki adı anoreksiya nevroza olan bu hastalık, kişinin kilo vermeye aşırı derecede takıntılı olması şeklinde tanımlanabilir. Bu hastalığa sahip kişilerin önemli bir kısmı henüz ergenlik çağındaki genç kızlardır ve bu gruptaki görülme yüzdesi % 3’tür.
Anoreksiya nevroza, psikiyatrik bir sorundur. Hasta, ne kadar zayıf olursa olsun vücudundan bir türlü memnun olmadığı için, kendisine sürekli daha fazla kilo vermesinin gerekli olduğunu empoze eder. Dolayısıyla yeme bozuklukları, depresif haller ve vücudun hayati fonksiyonlarında olumsuz yönde değişimler meydana gelir. Kişi, kendisini sürekli aç bırakır. Sonuç olarak yeterli gıdayı alamayan vücut, iflasa doğru yol alır. Son derece tehlikeli ve ölümcül sonuçları olabilen bu hastalık kadınlarda daha fazla görülse de erkek vakalara rastlandığı da bilinmelidir.
Toplumumuzda anoreksiya ne demek sorusunun karşılığı “açlık hastalığı” ya da “manken hastalığı” şeklindedir. Kısmen doğru olan bu önerme, hastalığın bu veya buna benzer göz önünde olmayı gerektiren mesleklerde daha sık rastlanmasının bir sonucudur.
Oyuncu, model ve balerin gibi meslek gruplarına dahil olan kişiler bedenlerine daha fazla özen göstermeleri gereken bir pozisyondadır. Aşırı hırs ve mükemmeliyetçilik gibi unsurlar, bu kişilerin kilo alma konusunda takıntılı bir hale gelmesine neden olabilir. İlk etapta ciddi bir kilo kontrolüyle başlayan süreç, gerekli önlemler alınmazsa hastalığa dönüşebilir.
Anoreksiya nevroza gibi psikolojik rahatsızlıklara yakalanmış hastalara yaklaşılırken hastanın ailesi ve yakın çevresinin duyarlı yaklaşımı, hayatının geri kalanında daha pozitif bir seviyeye kavuşmasına yardımcı olacaktır.
Dünyadaki anoreksiya hastaları incelendiğinde önemli bir kısmının çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı negatif olaylar göze çarpmaktadır. Travmatik etkili bir durum karşısında psikolojisi zarar gören hastanın, ilerleyen dönemde bu ve buna benzer rahatsızlıklara yakalanma riski daha fazladır.
Anoreksiya Belirtileri

Anoreksiya hastası olduğundan şüphe edilen kişilere uzman bir psikiyatrın muayenesinden geçtikten sonra kesin teşhis konulabilir. Bu nedenle belirtilerin yanı sıra kişinin davranışlarının da hesaba katılması gerekebilir. Normal koşullarda bir hastada gözlenen belli başlı durumlar şu şekilde sıralanabilir;
- Aşırı Zayıflık: Anoreksiya hastalarının tamamının ortak noktasıdır. Bu kişileri görüntülerine aşırı derece takıntılı oldukları için hiçbir fazlalığa tahammülleri yoktur. Çoğu hasta standart ölçülere sahip olmasına rağmen kendini şişman olarak tanımlar.
- Sürekli Diyet Yapma: Hastalar, zayıflama konusunda aşırı hassas oldukları için gereğinden fazla sıkı bir diyet uygular. Buna ilave olarak spor yapmayı abartan hastalara da rastlamak mümkündür. Ayrıca anoreksiya hastaları kaç kilo olursa olsun kendilerini her zaman şişman görme eğilimindedir.
- Kilo Alma Korkusu: Normal insanlarla anoreksiya hastalarını ayıran en önemli unsurlardan birisi budur. Kilo almamak için çeşitli çözümler üretirler. Yedikten sonra kendilerini kusturmaya çalışmaları ve sindirim sistemini aşırı çalıştıran ilaçlar kullanmaları bu duruma verilebilecek örneklerdendir.
- Farklı Davranışlar: Hastanın ruh hali çok değişken olabilir. Bu da verdiği tepkileri sıradanlıktan uzaklaştırır. Aniden sinirlenme, kendini eve kapatma ve uyku bozuklukları da gözlemlenebilir.
Diğer Belirtiler: Anoreksiya hastalarının geçirdiği dönüşüm çift taraflıdır. Takıntıları nedeniyle ruhsal açıdan anormallikler taşınmasıyla birlikte vücuda yeterli kadar gıda girişi olmadığı için sistemsel bozukluklar da beraberinde seyreder. Kadınlarda adetin düzensizleşmesi (bknz : adet düzensizliği) ve tüylenme, deride kuruluk, kalp çarpıntıları, saç dökülmesi, kabızlık ve kansızlık (bknz : anemi neden olur) gibi belirtilere de rastlanır.
Önemli Not: Anoreksiya hastalığına yakalanan kişiler her şeyin normal olduğu algısıyla yaşayabilir ve hastalıkla yüzleşmemeyi seçebilirler. Birçok hastaya göre içinde bulunduğu durumun tedavi edilecek bir yanı yoktur. Bu nedenle ilk etapta zorlayıcı bir süreçle karşı karşıya kalınabilir.
Anoreksiya Testi

Hastalığın saptanması genellikle kişinin ailesinin yönlendirmesiyle olur. Çünkü bu kişiler hasta olduğunun farkında olmayabilirler. Ailesi tarafından sağlık kurumuna götürülen kişinin belirtileri incelenerek bir dizi testler yapılır.
Yapılan bu testler teşhisin doğru konması için oldukça önemlidir. Amaç ise hastalığın vücuda verdiği zararı netleştirmek ve boyutunu tayin etmektir. Bu bağlamda hastadan kan ve idrar örneği alınır. (Gerekirse gaita örneği de istenebilir)
Tam Kan Sayımı: Hastadan alınan örnek laboratuar ortamında analiz edildikten sonra hemoglobin, lökosit, eritrosit, mch ve rdw-cv gibi faktörlerin bulunduğu sınırlar kontrol edilir. Teşhis için en önemli bulgular bu aşamada alınır.
Fonksiyonel Tetkikler: Hastanın elektrokardiyografisi çekilerek kalbin çalışmasındaki problemler ortaya konur. Böbreklerin ne seviyede çalıştığı ölçülür ve vücuttaki vitamin/mineral dengesi kontrol edilir.
Alınan veriler değerlendirilirken kişinin bedensel niceliği de göz önünde bulundurulur. Anoreksiya vücut kitle endeksi bakımından sınırın çok altında olan insanların taşıdığı bir rahatsızlıktır. Kişinin ağırlığının boyunun karesine bölünmesiyle hesaplanan bu endekste minimal düzey 19’dur. Ancak anoreksiya vakalarında bu rakam genellikle 17.5 seviyesinin altındadır.
Anoreksiya tedavisi

Hastalığın tedavisini temel olarak üç aşamaya ayırmak mümkündür. Bunlar; psikiyatrik tedavi, tıbbi tedavi ve aile terapisi olarak sıralanabilir. Eş zamanlı olarak yürütülen tedaviler esnasında hastanın bir sağlık kuruluşunda yatması da gerekebilir. Kalp ve böbrek fonksiyonlarında bozulma meydana gelmesi ya da intihara meyillilik söz konusuysa yatarak tedavi edilmesi kaçınılmaz olur.
Tıbbi Tedavi: Vücudun gıda gereksiniminin karşılanmaması nedeniyle sistemsel olarak zarar görmesi ve bu değişimin organlarda yarattığı deformasyonun giderilmesi nedeniyle tedaviye başlanır. Vitamin ve mineral dengesinin oturması için çeşitli takviyeler yapılır. Sıvı kaybı belli bir derecenin üzerindeyse serum takılarak damar yoluyla vücut içi denge oluşuncaya kadar destek sağlanır. Hastanın iştahını normale dönmesi amacıyla syproheptadin (sindirim sisteminin düzenlenmesine yardımcı olan bir tür kimyasal madde) içeren ilaçlardan yardım alınabilir. Uzman bir hekimin yönlendirmesi sonucunda alınacak ilacın dozu ve kullanım süresi belirlenir.
Psikiyatrik Tedavi: Anoreksiya hastalarının büyük bir çoğunluğunda normallik algısı zarar görmüş haldedir. Bu yüzden vücutları standarda yakın dahi olsa kendilerini şişman görme ve dolayısıyla beğenmeme eğilimi sergillerler. Psikiyatrik tedavide birincil amaç hastanın bu algısını normale döndürerek yeniden kendi görüntüsünü pozitif algılamasını sağlamaktır. Bunun için tercih edilen en önemli yöntem hipnozdur. Uzman psikiyatr, tedavi sürecinde yaptığı telkinlerle hastanın iç dünyasına ulaşıp normale dönmesine yardımcı olabilir.
Hipnozla birlikte eğer hastada uyku bozukluğu ve depresif haller (bknz : depresyon nedir) devam ediyorsa ilaç tedavisine de başvurulur. Fluoksetin ve benzeri ilaçlarla yapılan bu tedavinin mutlaka gözetim altında devam etmesi gerekir. Çünkü anti-depresan özelliği olan bu ilaçların ileri seviyedeki hastalarda intihar girişimi riskini artırdığı bilinmektedir. O yüzden kullanılan ilacın ne ölçüde alınacağı ve ilaca ne kadar devam edileceğine uzman hekim karar verir.
Aile Terapisi: Hasta, tedavi süresince ve daha sonrasında mutlak desteğe ihtiyaç duyar. Bunun için aileye çok büyük görev düşer. Yakın çevresi ve birlikte yaşadığı kişilerin durumu kabullenmesi ve hastaya mümkün olduğunda pozitif ve normal davranması önerilir. Psikologlar bu süreçte aileye de destek olur. Çünkü hasta tedavi boyunca saldırgan davranışlar gösterebilir ve kısa süreli öfke nöbetleri geçirebilir. Aile bireylerinin böyle durumlarda nasıl davranmaları gerektiği konusunda yol gösteren psikologlar aynı zamanda sürecin ne kadar sağlıklı ilerlediği konusunda da objektif bir gözlemci konumundadır.
Anoreksiya tedavisi ne kadar sürer ?

Anoreksiya hastalığı çok uzun süreli bir tedaviyi de beraberinde getirir. Ortalama 4 ila 7 yıl arasında süren bu tedavi, esasında bir hayat disiplini haline geldiğinde başarılı olur. Hasta tedaviye cevap verse bile sonraki süreçte yeniden aynı sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir.
- Anoreksiya hastalığında iyileşme yüzdesi % 50 – 70 arasında değişir.
- % 25’lik bir kısım tedavi edilemez ve sonucu genellikle ölüm olur.
- Hastaların % 20’sinde ise intihar gözlenmiştir.
Anoreksiya başlangıcı olduğu düşünülen kişilerin en kısa sürede tam kapsamlı bir sağlık muayenesinden geçmeleri önemlidir. Her hastalıkta olduğu gibi burada da erken teşhisin önemi yadsınamaz. Bu noktada ailelere çok büyük bir sorumluluk düşmektedir.
Anoreksiya hastaları nasıl beslenir ?

Hastaların tedavi esnasında ve sonraki yaşamlarında büyük değişimler olması kaçınılmazdır. Çünkü basit bir şekilde ifade etmek gerekirse bu hastalığa sahip kişiler uzun bir süre normal değerlerin çok altında gıda alarak hayatta kalmışlardır. Dolayısıyla normale dönmek için ekstra bir disiplin içinde hareket etmelidirler.
Anoreksiya hastalarının mutlaka düzenli beslenmesi gerekir. Gün içindeki her öğünün saati olmalı, içeriğine ve sürekliliğine azami ölçüde dikkat edilmelidir. Şeker, vücutta yorgunluğa neden olacağı için uzak durulması gerekenlerin başında gelir. Asitli içecekler de bu kapsamda ele alınabilir.
Sıvı Kaybından Kaçınma: Anoreksiya hastalarının öncelikleri listesinde bir numaraya yazılabilir. Homeostazi olarak ifade edilen vücut içi dengenin zarar görmemesi için mutlaka günlük 6-8 bardak su içilmelidir. Bununla birlikte alkol, kahve ve çay gibi sıvı kaybına sebebiyet veren içeceklerden uzak durulmalıdır.
Protein Ağırlıklı Beslenme: Vücuttaki kas kitlesinin muhafaza edilmesi tedavinin başarısı açısından önemlidir. Bu yüzden hastalar kırmızı et, süt ürünleri, yumurta ve balık gibi yiyecekler tercih etmelidir. Mercimek, barbunya ve soya gibi bitkisel ürünler de kolay sindirimleri ve zengin içerikleriyle ön plana çıkarılabilir.
Beslenme konusunda verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere aslında anoreksiya diyeti gibi tek başına farklılık arz eden bir beslenme düzeni yoktur. Bu hastalar için önemli olan düzeni bozmadan ve yeterli seviyede gıda almalarıdır. Süreci kolaylaştırmak ve bedeni rahatlatmak amacıyla aşağıda bahsedilen gıda takviyeleri ve bitkisel ürünlerden de destek alınabilir.
Anoreksiya hastalığı için takviye önerileri

Tedavi için asıl olanın hekimin yönlendirmeleri ve varsa verilen ilaçların düzenli kullanılması olduğunu vurgulayarak yazımıza devam edelim. Bilindiği gibi anoreksiya hastalığına yakalanan kişilerde aşırı zayıflık ve eksik gıda alımına bağlı olarak çeşitli vitamin ve mineral yoksunlukları görülür. Bazı takviyelerle tedavi sürecinin daha verimli geçmesi sağlanabilir.
Kreatin: Aşırı zayıflık ve kasların güçsüz olması gibi hallerde günlük 5-6 gram kreatin alınması önerilir. Ancak böbrek ve karaciğer yetmezliği olanların uzak durması gerekir. Kullanan diğer hastalar da kati suretle bol su tüketmelidir.
Koenzim Q10: Hastalar uykudan önce 100 – 200 mg aralığında alırlarsa kaslar ve imnün sistemleri (bağışıklık sistemi) daha dirençli olur. Ayrıca antioksidan etkisi sayesinde dinçleşme hissi de beraberinde gelir. Aspirin gibi kan sulandırıcı ilaçlar kullanılıyorsa doktor gözetiminde devam edilmelidir.
Balık Yağı: İçilecekse günde bir tatlı kaşığı, toz halinde alınacaksa da günde üç kez bir ya da iki kapsül tüketilebilir. İştah açıcı ve sindirim sistemini düzenleyici etkileri vardır.
Probiyotik: Temel işlevi karbonhidratları parçalayıp laktik aside dönüştürmek olan lactobacillus acidophilus bakterisi içeren sıvı kültürler günlük olarak alınabilir. Bağırsaklardaki doğal bakteri ortamının düzene girmesine yardımcı olur.
5-HTP: Mutluluk hormonu olarak bilinen serotoninin salgılanmasına yardımcı olan bu maddeden günde 2-3 kez maksimum 50 mg olarak alınabilir. Ancak antidepresanlarla etkileşimi mümkün olabildiği için doktorun görüşü alınarak devam edilmelidir.
Anoreksiya hastalarına bitkisel öneriler

Farmakolojide drog sınıfına giren bazı doğal maddeler, anoreksiyanın tedavisine yardımcı olabilecek niteliktedir. Kısaca bunların üzerinde duralım.
Acı Tonik Etkili Droglar: Anoreksiya tedavisinde aromatik ve anstrenjan etkili droglarla birlikte yararlanılan bir türdür. Enginar yaprağı, karahindiba kökü, jansiyan kökü ve kırmızı kantaron gibi bitkiler bunlara örnektir.
Aromatik Droglar: Eğir kökü, civanperçeminin yüzeyde kalan kısımları, pelinotu ve turunç kabuğu gibi bitkilerdir. Pelinotu hamile kadınlarda, eğir kökü ise hem hamilelerde hem de çocuklarda kullanılması önerilmeyen bir drogdur. Buruk lezzete sahip olarak tanımlanan zencefil kökü ise anoreksiya tedavisinde kullanılan başka bir bitkidir.
- Hastalar, bu droglardan elde edilmiş çayları yemeklerden 20 – 30 dakika önce tüketmeli ve şeker kullanmaktan kaçınmalıdır.
- Nadiren de olsa baş ağrısı ve uyku hali gibi yan etkiler görülebilir. Kullanılan bitki ne olursa olsun doktorun onayıyla tüketilmelidir.
Çemen: Hastalar iştah açıcı özelliğinden faydalanabilirler. Çocuklarda kan şekerini düşürdüğü için tavsiye edilmez ancak yetişkinler günde 2-3 kere, birbirine yakın miktarlarda ve toplamda 500 gramı aşmayacak şekilde tüketebilir.
Meryemana Dikeni: Bir tür meyve olan bu bitki vücuttaki karbonhidrat ve yağ bazlı metabolik faaliyetlerin düzenlenmesinde etkilidir. Safra üretimini yukarı çeker ve karaciğerin sağlıklı çalışmasına yardımcı olur. Günde 80 ila 150 mg alınabilir.
Kargagözü: Bitkinin kökünden elde edilen hazır ekstreden günde 1-2 kez alınabilir. 450 mg’dan fazla alınmaması önerilir. Ancak uyku haline neden olduğu için tedavi reçetesinde sedatif (yatıştırıcı) olan hastaların kullanmaması daha iyi olacaktır.
Enginar Yaprakları: İçeriğinde sinarin gibi acı tonik maddeler olduğu için kandaki lipit miktarı yükseldiğinde alınabilir. Karaciğer rahatlatır ve safra üretimini destekler. Doğrudan tüketmekte zorlanılıyorsa, kurutulmuş kısımları ince ince kıyılarak hazırlanan yapraklardan çay da hazırlanabilir. Bir su bardağı kaynamış suya 6-8 gram atılır ve 1 dakika demlemeye bırakılır. Ilık olarak yemeklerden önce yarım su bardağı kadar içilir.
Kedi Nanesi: Sindirim ve sinir sistemine destek olması amacıyla tüketilebilen bu bitkinin de çayı yapılarak içilir. Günde 2-3 defa bir bardak şeklinde tüketilebilir. Adet dönemi yoğun kanamalı geçen kadınlara tavsiye edilmez. Ayrıca içinde lityum olan ve yatıştırıcı etkili ilaçlarla etkileşimi olduğundan dikkat edilmelidir.
Anoreksiya hastaları için rahatlatıcı bitkisel çaylar

Anoreksiya başlangıcı teşhisi konulan hastalar için nane yaprağı, civanperçemi ve kırmızı kantaron otundan oluşan bir çay tavsiye edilir. Her birinden 20 gram kadar alınıp 250 gram sıcak suya ilave ettikten sonra 10 dakika kadar demlenmesi için bekletilir. Ilık veya soğuk olarak yemek öncesinde içilir.
Midede hidroklorik asidin yetersiz seviyeye düşmesi gastrik anasidite olarak ifade edilir ve anoreksiya hastalarında gözlemlenebilir. Bu durumdaki hastalar, 30’ar gram nane yaprağı ve pelinotunu 250 ml sıcak su içinde 10 dakika demledikten sonra günde iki kez tüketebilirler.
Bazı kanser hastalarında kemoterapiyle birlikte anoreksiya da görülebilir. Bu durumda hem bağışıklık sistemini düzenleyecek hem de sindirim için destek sağlayacak bir çaydan faydalanılabilir. 1.5 gr kadar eğir kökünü 150 ml kaynamış suya atıp 4-5 dakika demledikten sonra çay hazır olur. Bulunabiliyorsa 20-30 damla kadar eğir kökü tentürü de aynı vazifeyi görür. Bir bardak suyun içine atılarak 3 kez öğünlerden önce tüketilebilir.
İştah sorunu yaşayan ve bağırsaklarının az çalışmasından mustarip olan hastalar ise bir tatlı kaşığı kadar iri kıyılmış zencefil kökünden çay hazırlayabilir. Bir su bardağı kadar kaynamış suya ilave edilerek 5-10 dakikada demlenir. Süzülerek yemeklerden 15-30 dakika önce içilir.